Yaşayan Mentorluk Sistemi Kurmak

Türkiye insan kaynakları profesyonelleri eskiye göre yenilikleri çok daha hızlı öğrenip çok daha hızlı bir şekilde kendi şirketlerine adapte edebiliyorlar.   Hatta batı ülkelerindeki uygulamalardan daha etkili ve güzel uygulamalara daha sık rastlar olduk.  Eskiden birçok gelişim yöntemi tam olarak bilinmezken,   artık  tüm şirketlerde neredeyse bilinen tüm gelişim araçları uygulanıyor. Fakat bazıları sistemi kurup sonrasında da eksikliklerini toparlamakla boğuşurken, bazılarında ise doğru bir iş yapmanın kutlaması hissediliyor.

Hep söylerim, aynı şeyi 2 farklı  kişinin yani 2 farklı bakış açısının yapması  farklı 2 sonuç oluşturuyor.  Bazı şirketler  bir gelişim aracını (mentorluk, koçluk, e-öğrenme, sosyal öğrenme vs vs) sürdürülebilir, etkili,  görünür yararlar sağlayan bir şekilde uygularken , bazı şirketlerde ise  aynı  uygulama “adet yerini bulsun”  durumuna  gelebiliyor kolayca.

Bu yazıda, şirketlerdeki mentorluk uygulamalarını nasıl başarısız bir şekilde dizayn ederiz sorusuna yanıtlarımı veriyorum.

Mentorluk  Sistemi İhtiyacı ve Zorluklar

Uzun süredir  koçluk ve mentorluk uygulamaları insan kaynaklarının en sık başvurduğu gelişim araçları haline gelmeye başladı.  Hele ki yetenek yönetimi ve yetenek savaşları kapsamında konu kariyer gelişimi olunca,  tek başına liderlik eğitimleri yeterli olmuyor.  Malum populer  teoriye göre, kariyer gelişiminde eğitimin etkisi , koçluk ve mentorluğun etkisi %20 ve deneyimleyerek öğrenmenin etkisi ise %70 olarak tasavvur ediliyor.  ( Kariyer gelişiminde tek başına eğitimden pek bir şey ummayacağımızı anlamış olmak bir gelişme.)   Çalışanlara ha deyince hemen bir rotasyon ve  farklı  iş deneyimleri de yaşatmak kolay bir şey değil. O halde  eğitim dışınad elimizde en sık başvuracağımız gelişim aracı olarak mentorluk ve koçluk kalıyor.

Mentorluk Sistemlerine  Dair  Karamsar Sorular

Tamam, mentorluki, kariyer gelişimi için bizi eğitime bağımlı olmaktan kurtaran yöntemlerden biri ve gerekli.  Fakat  uygulamalar gerçekten istediğimiz gibi mi?

Buna dair  bir takım karamsar sorular soralım kendimize.

·         Sektörde başvurulan  koçluk ve mentorluk uygulamaları ne kadar hayal ettiğiniz kadar etkili oluyor?

·          Yani kariyer gelişimine  en fazla %20 etkisi varsa  sizin uygulamalarınız bu %20’nin neresinde?

·         Mentor ve mentee istenen sıklıkta görüşmeler yapabiliyor mu? 

·         Mentor, kendisine kazandırdığınız becerileri bu görüşmelerde ne kadar kullanıyor?

·         Mentee kendine verilen aksiyon ödevlerini  ne derece dikkate alıyor?  

·         Diyelim ki görüşmeler düzenli yapılıyor, peki ya  görüşmelerde masaya yatırılan konular mentee’nin kariyer gelişimiyle ne kadar ilgili ve  bu gelişimde ne kadar etkili? 

·         Mentee’lerinizin kaç tanesi mentorluk ilişkisinden yüzde yüz memnun ? Mentorluğun terfilere etkisi ne?

Mentorluk Sisteminizi Nasıl Tasarlıyorsunuz?

Mentorluk sistemimizi   ne kadar akıllıca dizayn edip ne kadar mükemmel uyguluyoruz buna odaklanmak gerekiyor.  İşin içinde insan varsa, masa başında dizayn edilen ve bir dizi ulvi beklentiler atfedilen araçların çalışmadığı bilinen bir gerçek.

Nispteten daha kontrollü bir araç olan eğitimlerde bile tasarım ve uygulama mükemmelliği istenen seviyede olmazken, iki insanın koçluk/mentorluk ilişkisini dizayn ederken , eğitim tasarımına ayırdığımız zamanın kat kat fazlasını ayırmak gerekiyor. Çünkü  özenle dizayn edilmemiş, kurgulanmamış  koçluk ve mentorluk  uygulamaları her zaman hayal edilen sonucu getirmeyecektir.

Bu nedenle  her gelişim aracı gibi, koçluk-mentorluk sistemlarini kurgularken  de    “Nasıl bir uygulama dizayn etmeliyiz ki insanlar bundan yararlansın ve yaşayan bir sistem olsun? “ sorusunu  kendimize samimiyetle sormalıyız.  Aksi takdirde tamamen kağıt üzerinde matematiksel olarak mantıklı fakat  sistemin içindeki insanlar tarafından sahiplenilmeyen deneyimlere mahkum oluyoruz.

Sistemi dizayn ederken dikkat edilmesi gerektiğini düşündüğüm noktaları  paylaşmak istiyorum.

1)  Gönülsüz olmaz!

Mentorluk, farklı amaç ve beklentilerle kurgulanabilen bir araç .  Kariyer amaçlı, oryantasyon amaçlı, proje amaçlı vb.  Ne şekilde kurgulanırsa kurgulansın,  bu ilişkinin  iki tarafında da gönüllülük olması sistemin sürdürülebilirliği için olmazsa olmazdır. Aksi taktirde  ilk görüşmeden sonra mentoru da mentee’yi de bir daha bir arada göremiyorsunuz.

·         Öncelikle mentorun kesinlikle  bu işe tayin edilmemiş, atanmamış, tam aksine, tamamen gönüllü olarak verme enerjisini  kullanmak isteyen yöneticiler arasından seçilmesi gerekiyor.

·         Diğer bir konu da , menti’nin  kendi mentorunu belirleme özgürlüğü olmalı. Ne de olsa karşısınızdaki kişiyi bir parça rol model  olarak görmeli , gerçekten ondan alabileceğiniz şeyler olduğuna dair inancınız olmalı.  Bu konunun önemini düşününce,  bazı  şirketlerin  mentor ve menti eşleştirmesini merkezi olarak yapmasına  aklım ermiyor.

·         Ve gelelim mentorluk alacak kişiye.  Mentorluk bir değişim ve dönüşüm sürecidir. Kişi eğer  kendinde dönüşüm ve değişim fırsatları görmüyorsa ve eğer ki  değişmek ve dönüşmek için istekli değilse hiçbir mentorun veya koçun o kişiyi geliştirmeye gücü yetmeyecektir.

Yanıtları öğretici olan şakalara rastlamışsınızdır.  Bir tanesi mentorluk için çok uygun düşüyor: “Bir ampülü değiştirmek için kaç kez çevirirsiniz?” .  Yanıt: Sadece bir kez. Eğer ampül değişmeye istekliyse. Mentorluk ve koçluk da  kişinin değişme arzusuna bağlı olarak etkinlik gösteren  uygulamalardır.

Bu nedenle gerek mentinin gerekse mentorun gönüllülüğünü kolaylaştıracak süreçler dizayn edilmelidir. Aksi taktirde sistemin başarısızlığını garanti edebiliriz.

 2) iki insan arasındaki ilişki dinamiğine güvenmek

 En kritik konu,  iki insan arasındaki ilişkinin kendi dinamiklerine ve bilgeliğine güvenmek ve her adımı matematiksel olarak  belirlemeye ve çerçevelemeye kalkmamak.   Yani sonuçta koçluk olsun, mentorluk olsun hatta birebir yabancı dil eğitimi olsun farketmez, bunların hepsi 2 insan arasındaki periyodik ilişkilerdir.    Zorluk şu ; siz 2 insan arasındaki ilişkiyi eğitim departmanı  (ya da İK) olarak yani 3. bir kişi olarak dizayn etmeye çalışıyorsunuz.  Burada şu açıktır ki, sizin kağıt üzerinde ,  slaytlarda göstereceğiniz  ideal ilişki sürecine   o iki insan asla tam olarak uymayacaktır. Bunu bir kere baştan kabul etmek zorundayız, başka yolu yok.  İdeal ve keskin çizlili mentorluk dizaynınıza  uyulmayacağını bile bile ideallik uğruna  bazı zorlamalara kalkışırsanız o sistem yaşamaz. O halde iki insan arasındaki ilişkinin kendi dinamiklerine güvenmek dışında bir şansımız yok.  Eğer o ilişkiye zorlama süreçler koyarsak, isterse CEO’dan talimat gelsi o 2 insan asla yararlı bir mentorluk ilişkisi sürdüremez.  Bilimsel olarak da böyle bu.

O halde, bu ilişkiye mentor ve mentinin  neler katabileceğine ve onların gönüllü olarak nasıl bir rezonans yaratabileceklerine  dair bir parça “güven”i barındırmalı kuracağınız sistem. Mentorluk sistemleri ana çerçeveyi  belirlemeli, detaylarla kişileri istediğiniz adımlara doğru zorlamaya girdiğinizde, o girdiğiniz yerden bir daha çıkamazsınız.

3) Tüm sorumluluklar mentorluk alan kişiye vermek

Mentorluk görüşmeleri iyi niyetli bir ön görüşmeyle başlasa da , görüşmelerin sürekliliği türlü lojistik sebepler, zaman ayıramama gibi nedenlerle kesintiye uğrayabiliyor.  Zamanla da baştaki  görüşme istekliliği zayıflayabiliyor. Mentorluk uygulamalarının sekteye uğramasının en önemli nedenlerinden birisi, görüşme aksatıcı faktörler oluyor.  Görüşmelerin önündeki engelleri azaltmak  ve zaten değerli zamanını mentorluk yapmaya ayıran mentora artı bir yük vermemek için, görüşme takvimi, görüşme yeri, görüşme sonrası takip formlarının doldurulması gibi konularda tüm sorumluluğu mentiye vermek etkin bir yol.  Zaten gelişime istekli olan menti, kendisinden yaşça büyük ve kendisine zaman ayıran mentoruna yük bindirmemek için bu lojistik konuları keyifle çözebiliyor.

Ben kendi mentorlarımla görüşürken şunu söylüyorum: Programım yoğun olabilir, görüşmeleri erteleyebilirim fakat sen asla bundan rahatsız olmadan hemen alternatif bir tarih  üretip beni disipline sok. Yoksa görüşmeler aksar. Mentilerim bu görevleri yerine getirdiği için , görüşmeyi iş sebebiyle ertelediğim durumlarda bile en fazla 1-2 gün sarkmayla gerçekleştirebiliyoruz.

 4) Takip Şart!

Görüşmelerin düzenli olarak yapıldığından, her iki tarafı da tatmin ettiğinden, mentor ve menti’nin istekliliğinden, görüşmenin beklenen hedefe yönelik sürdürüldüğünden  emin olmamız gerekiyor. Bunun için de takip şart.  İK olarak kişilerin kendi aralarında ne konuştuğuyla ilgilenemeyiz fakat bu görüşmelerin düzenli yapılıp yapılmadığı ve yarar sağlayıp sağlamadığını, hangi mentinin, kendi mentoruyla kaçıncı görüşmesini yaptığını vb. bilmemiz şart. Yoksa sistemi yönetemeyiz. Bu nedenle her görüşme sonrası mentinin  basit bir takip formunu doldurması gerekli.

Görüşmelerin yapılmadığını ya da yolunda gitmediğini farkettiğimiz durumlarda  yüzyüze ya da telefonla samimiyetle aksaklıkların nedenlerini öğrenip  sürecin etkinliğini sağlamamız mümkün olabiliyor.

 

5) Yetkinlik takıntısından kurtulup dönüşüme odaklanmak

Koçluk ve mentorluk ciddi bir dönüşüm aracı.  Fakat bazı ik sistemlerinde çalışanların yetkinlik gelişimi için koçluk ve mentorluk kullanımına rastlıyoruz.  Hatta çok şablon bir düşünce tarzıyla , bu çalışanın şu 2 yetkinliği gelişitirilmeli ve mentor veya koç bu yetkinlikler çerçevesinde  rehberlik yapmalı  diye bir beklenti oluşabiliyor.  Bu yaklaşıma vereceğim  bir kötü bir de iyi haberim var.

Kötü haber şu ki, gerek koçluk gerekse mentorluğun felsefesinde ve doğasında , aslolan konu,  danışan kişinin  her görüşmede gündeme getireceği konudur.   Danışan  ya da menti,  kendi için çok önemli bir konuyu mentorluyla ya da koçuyla konuşmak isteyecektir, bu konu da büyük ihtimalle insan kaynaklarının belirttiği yetkinlikler falan olmayacaktır.  Bu nedenle, koçluğugun ve mentorluğun doğrudan  spesifik yetkinliklerleri konu etmesi sadece  iyi niyetli bir hayaldir. Hatta  şu da var, yetkinlik diye tarif edilen davranışsal değişim  konuşarak gelişmeyecektir.

İyi haber ne? İyi haber şu.  Danışan kişinin görüşmeye getirdiği konular ne olursa olsun   görüşme sonucunda o konuları çözmek için taahüt ettiği aksiyonları yerine getirirken  yetkinliklerini sergileyecek , bir takım işlerin gidişatını bu aksiyonla değiştirmiş olacaktır.  Yetkinlik dediğimiz de, bir işi daha iyi yapabilmek için sergilenmesi gereken özelliklerin toplamı değil mi zaten?

Sonuçta mentorluk ya da koçlukta yetkinlik konuşulmayabilir fakat son tahlilde menti kendinde bir gelişim hissediyorsa  yararlı bir iş yaptınız demektir.. 

Ve bana göre  koçluk  ve mentorluk  kişinin yetkinliğini geliştirmek yerine bu yetkinliği sergilmesi için kişinin dönüşümünü  tetiklemek için kullanılmalıdır.   Dönüşüm, kişinin henüz yapmadığı fakat yaptığında büyük bir etki getirecek fırsatlarını kapsar… Dönüşüm, kişinin şikayet eden kurban bir duruştan  sorumluluk sahibi bir duruşa geçişisini kapsar. Dönüşüm,  kişinin kendi kendisinin önünde engel olmaktan vazgeçmesini  kapsar.  Bu dönüşümü tetiklediğiniz zaman  çalışanların davranış değişikliği gerçekleşecektir. Davranış değişikliği de yetkinlik sergilemesinden başka nedir ki?

 SON SÖZ

Bir söz vardır, “Tıngır elek tıngır saç, elim hamur karnım aç” diye.  Yani iş hayatında bir insanın önünde  gerek ilişkisel gerek işe dair onlarca fırsat olabiliyor.  Fakat çoğumuz bunları  ya göremiyoruz ya da görsek bile bu fırsatlara bir türlü odaklanıp hayatta bir değişiklik yaratamıyoruz.  Koçluk ve mentorluk ilişkisinin gücü,  kişiye önündeki fırsatları göstermesi ve  bunları çok uzatmadan doğrudan sorumluluk ve aksiyon alarak hayata geçirmekte yardımcı olmasıdır.  Dönüşüm,  gerek kişinin kendini  olumlu bir yönde dönüştürmesi, tırtıldan kelebeğe dönüştürmesi,  gerekse  de ortada duran iş fırsatlarının dönüştürülmesidir.  Yani toprak altında ham olarak duran değersiz cevherin , mücevhere dönüştürülmesi.  Koçluk ve mentorluktan bu anlamda çok şey mi bekliyoruz? Bilmiyorum.

Sonuçta gerek koçluk gerekse mentorluk 2 insanın ilişkisi üzerine kurulan gelişim araçları. Bu gelişim araçlarını nasıl kullandığınıza bağlı olarak  her ikisi de dünyanın en sıkıcı ilişkisi de olabilir en dönüştürücü şeyi de.

Yorum bırakın